Otomotiv Spor

Seni sevmiyoruz Kenan!

Aşağıdaki yazı laik, demokratik ve çağdaş Türkiye adına, Kenan Sofuoğlu’na açık mektubumdur. Umarım bunu okur ve davranışlarına çeki düzen verir.

Sevgili Kenan Sofuoğlu,

Seni sevmiyoruz. Sevmemeyi bırak, laik ve çağdaş ülkemize yakışmayan davranışlar sergilediğin için nefret ediyoruz senden.

İyi dinle Kenan.

Burası Osmanlı İmparatorluğu değil, Türkiye Cumhuriyeti. Gerici Osmanlı yıkılalı, zalim padişahlar öleli, İngiliz işbirlikçisi hain padişah bu topraklardan kovulalı yıllar oldu. Yüce Önder Atatürk vatanı düşmanlardan kurtardı, Yunanlıları denize döktü ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu.

Bu cumhuriyet Osmanlı’nın devamı değil. Biz kurduk. Osmanlı gibi ümmetçi değiliz, İran gibi İslam cumhuriyeti de değiliz. Laik bir ülkeyiz.

Dininin emrettiği şekilde yaşayanlara gerici gözüyle bakarız biz. Çünkü 85 yıldır bize öyle öğretildi. Osmanlı Müslüman bir devlet olduğu için geri kaldı, İslam modern bilimi kabul etmediği için Avrupa ilerlerken biz geriledik. Bu öğretiler sayesinde biz, dinin kötü bir şey olduğuna, inançlı insanların her an herkese zarar verebileceğine inandık. Onlar yüzünden geri kaldığımız için onları hiçbir yerde görmek istemiyoruz.

Bu ülkede kıyafet devrimi yaptık. Kadınlarımız Osmanlı’nın gerici kadınları gibi her yerini kapatmasın, modern Avrupa kadını gibi her yerini açsın istedik. Erkeklerimiz sarıkla, cübbeyle dolaşmasın, modern Avrupa erkeği gibi şapka taksın, takım elbise giysin istedik.

Osmanlı’nın adını bile anmak istemiyoruz biz. Ondan kalan her şeyi reddediyoruz. Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün çocuklarıyız.

Ve sen!

Sen, bizim gerici kabul ettiğimiz insanlardan birisin. Ama çıkıntılık yapıyorsun. Kaskında Osmanlı arması taşıyorsun, Fatih Sultan Mehmet portresi taşıyorsun, namaz kılıyorsun, motosikletinin üzerinde dua ediyorsun, podyumda şampanya patlatmıyorsun, İddaa’dan gelen parayı “haram para istemem” diye reddediyorsun, kazandığın para ödüllerini Filistin’e gönderiyorsun, yarış sonrası demeçlerinde akıcı bir İngilizceyle “bu başarımı Müslümanlara armağan ediyorum, pistlerde Müslümanları temsil ediyorum,” gibi laflar ediyorsun.

Senin gibi insanların başarısız olması, geri kalması, köyünde veya şehrin varoşlarında yaşaması gerekir. Biz böyle öğrendik. Sen bizim inançlarımızı kırıyorsun, Müslümanların aptal ve gerici olmadığını ispatlamaya çalışır gibi işler yapıyorsun. Böyle yaparsan bizim inançlarımızı sarsarsın, gerçekleri sorgulamaya başlarız.

İstemiyoruz sorgulamak. Doğru bildiklerimizin yanlış çıkmasından korkuyoruz. O kadar eğitim boşa gitti, yıllarım boşa geçti diye hayıflanmaya başlarız sonra. Zararın neresinden dönersen kârdır diyemiyoruz. Çok koyuyor bize böyle şeyler.

Seni o yüzden sevmiyoruz.

Laik ve çağdaş bir ulusal medyamız var. Bu medya senin gibi insanlar hakkında haber yaparsa yine sorgulamaya başlarız. Öğretiler çöker, insanlar celallenir. O nedenle senin gibi insanların haberlerini yapmıyoruz. Sen en zorlu yarışları da kazansan, en muhteşem pistlerde İstiklal Marşı okutup Türk bayrağı çektirsen de haberlerini yapmayacağız. Ama yarıştığın organizasyonda bir hata olursa hatayı sana yıkar ve manşetten veririz haberini.

Senin hatan sadece inançlarını saklamayan bir Müslüman olman değil. İki büyük hatan daha var. Bu hatalar, motosiklet yarışlarına katılmanda gizli.

Kenancım, biz otomotiv ve motorsporlarında geri kalmış bir ülkeyiz. Bizim otomobil, motosiklet üretmemizi, dünya markaları çıkarmamızı istemiyorlar. Bunun için motorsporlarından da uzak durmak zorundayız.

Çünkü insanoğlu aç gözlüdür. Motorsporlarına izin versek çok fazla pilot, sürücü çıkıp uluslararası platformda yarışmaya başlar. Şampiyon oluruz, İngilizleri, Fransızları geride bırakırız ama bir süre sonra bu başarılar yetmemeye başlar.

Bir kısım gibi açgözlüler “dünya şampiyonu olan bir sürü yarışçımız var ama bir tane Türk takımı yok!” demeye başlarlar. Takım kurmak zorunda kalırız. Bunlar yine susmaz. “Başkasının motosikletiyle, otomobiliyle yarışıyoruz, olacak iş değil” derler. Bu kez otomobil üretmek, motosiklet üretmek zorunda kalırız.

Türkiye’nin pilotları, Türkiye’nin otomobil ve motosikletleriyle şampiyon olmaya başlarsa yandık biz. Avrupa’daki, ABD’deki dostlarımız bize eskisi kadar çok otomobil satamaz. Daha kötüsü, yarışlardaki başarılarımız bizim onlara teknoloji satmamıza neden olur. ABD’deki otomobil markaları Türkiye’ye satış yapacağına, biz onlara satış yaparız. Bu olmaz, olmamalı. Türkiye bir pazar olarak kalmalı.

Biz neye inanıyoruz biliyor musun? Otomobil ihracatı yaptığımıza. Tüm dünyaya otomobil sattığımızı yazıyor gazetelerimiz. Arada bir bazı aklı evveller çıkıp sivrilik yapıyorlar ama onları umursamıyoruz, ne bilirler ki…

Hatalarından birisi bu. Bir hatan daha var.

Bak Kenan, motorsporları insanın kafasını çalıştırır, düşünmesini sağlar. Motorsporlarına gönül veren insanlar farkında olmadan aerodinami, motor teknolojileri, yazılım, bilgisayar sistemleri gibi teknolojileri öğrenmeye, üzerinde araştırma yapmaya başlarlar. Bu hoş değil. Düşünmemeleri lazım. Bizim taktiğimiz başka.

Biz şöyle yapıyoruz. Futbolu bilirsin, güzel bir spordur. Biz tüm memleketi statlarla donattık. Üç tane de büyük kulübümüz var, süper maçlar çıkıyor. İnsanları futbolla yönetmek o kadar kolay ki. Piyasada ne kadar geveze ve aylak adam varsa topladık. Kabzımallar, emekli hakemler, eski futbolcular…

Bunları çeşitli kanallara serpiştirdik, futbol yorumları yaptırıyoruz. Bir pozisyonun ofsayt olup olmadığını bir hafta boyunca tartışıyor bu insanlar. O kadar hararetli tartışıyorlar ki, herkes televizyon başında onları izliyor. Gazetelerin spor sayfası yok, futbol sayfaları var. Bu sayfalarda iki cümleyi bir araya getirmekten aciz adamlar köşe yazıları yazıyorlar. Maçları, kuralları, kulüpleri, futbolcuları yorumluyorlar.

Futbolu takip etmek için kafa çalıştırmaya, teknolojiyi takip etmeye gerek yok. İnsanları zorlamıyoruz. Böylece bütün Türkiye oturup bir hafta boyunca futboldan konuşuyor. Perşembeye kadar geçen haftanın maçı için kim yenmeliydi diye konuşuyoruz, perşembeden sonra da o hafta sonu oynanacak maçları kimin kazanacağını. Böylece bütün haftamız güzel kafalarımızı yormadan doluyor.

Hem bu işten para da kazanılıyor. Sokaktaki aylak adam için en kolay para kazanma yöntemini bulduk, İddaa. Herkes cebindeki parayı İddaa’ya yatırıyor, daha çok kazanmayı bekliyor. Genelde çoğumuz tek maçtan yatıyoruz.

Ama eğleniyoruz, düşünmüyoruz, araştırmıyoruz. Medya ne verirse onu kapıyoruz, gerisine karışmıyoruz. Medyanın bize empoze ettiklerini kendi düşüncemiz zannediyoruz.

O kadar başarılı olduk ki, bazı internet sitelerinde yazıp çizen sivriler haricinde kimse senden bahsetmiyor. Bugün dünya şampiyonu oldun, başarılarınla Supersport tarihine geçtin. Ama gir bak Ekşi Sözlük’e, onlar için varoş teyze dizileri daha önemli. Tüm kariyerin boyunca senin hakkında 134 entry girilmiş, herkesin sırayla kızın birine tecavüz etmesini anlatan Fatmagül’ün Suçu Ne iki ayda 740 entry almış.

Medyada futbol ve basketboldan başka spora önem vermediğimiz için, insanlar diğer sporların varlığından bile habersiz yaşıyorlar. Çok güzel bu. Çünkü bu sayede büyük paralar döndürebiliyoruz. Futbolculara milyonlarca dolar para ödüyoruz, kulüplere başkan olan dostlarımız kendi şirketlerinin parasını bu sayede tertemiz, akça pakça yapabiliyorlar.

Hani dedim ya uluslararası platformda pek şirketimiz yok diye, bu hem iyi hem kötü. İyi yanı, yabancı dostlarımıza kocaman bir pazar sunmaya devam edebiliyoruz. Kötü yanıysa, sponsorluk yapabilecek çok fazla şirket bulamıyoruz.

Medyamız diğer sporlardan bahsederse, futbola yeterince sponsor kalmayabilir. Tüm büyük şirketler futbola yönlendiği için rahatız. Takımların dev sponsorları var, statlarımız reklamdan geçilmiyor. Bu şirketlerin başka sporlara bakmaması lazım. Bunun için de medyanın diğer sporlar hakkında haber yapmaması lazım.

Hakkında haber yapılmayan spora kimse sponsor olmaz. Sonuçta hiçbir şirket babasının hayrına sponsor olmuyor, bir karşılık bekliyor. Beklenen karşılık sporcunun başarısı değil, popülaritesi. Düşün işte, sen dünya şampiyonu olurken gazetelerde bir kupürcük yerin yok ama ligin dibindeki takımların futbolcuları istedikleri zaman haber olabiliyor gazetelere.

Kimse sana sponsor olmayacak. Haberlerin de çıkmayacak gazetelerde. Gittin yine dünya şampiyonu oldun, çok moralimiz bozuldu. Şimdi mecburen Supersport’tan bahsetmek zorunda kalacağız. İnsanlar ismini duyacaklar, “kimmiş bu Kenan yahu, helal olsun” diyecekler. Belki kim olduğunu araştırmaya çalışacaklar, bundan sonra seni takip etmeye başlayacaklar. Hoş şeyler değil bunlar.

Ne olurdu sanki Supersport’ta sessiz sakin takılsaydın. Biz seni biraz yarışır, hevesini alıp dönersin sandık. Ama sen tuttun şampiyon oldun, hem de iki kere. Senin yüzünden “ben de yarışçı olcam, dünya şampiyonu olcam!” diyen çocuklar türedi. Onlarla mı uğraşalım şimdi?

En iyisi Türkiye’deki pistleri tümden kapatmak.

Sana bir nasihat vereyim.

Gel, yol yakınken dön. Bak zaten sponsor da bulamıyorsun, boşuna uğraşıp kendini yoruyorsun. Gel Türkiye’de maaşlı bir işe gir, ay sonunda maaşını bil, efendi gibi yaşa. Zaten terbiyeli çocuksun, İngilizcen var, bol bol Avrupa gördün. Devlet kapısı iyidir, gel gir KPDS’ye, emekliliğin de garanti olsun, mis gibi çalış. Yapma demiyorum, hobi olarak yine yap motosiklet yarışını. Senin iyiliğin için diyorum bunları Kenancım, sevmesem söylemem.

Dinlemiyorsun beni Kenan. Supersport yeterince başımızı ağrıttı zaten, Moto2’de yarışmak nerden çıktı şimdi? İlla yarışmak istiyorsun ha?

Peki o zaman, başka nasihat vereyim sana. En azından yarışlarda sponsor bulursun bu sayede.

Sen şimdi efendi çocuk olarak yarışıyorsun ya, bu imajı değiştir. Gel seni bizim mankenlerle tanıştırayım. Akşam partilere akalım, şampanyanın kralını cukkalayalım. Hesaplar benden. Alıyoruz 1000RR’larımızı, hatunları atıyoruz arkaya, Sortie senin Reina benim takılıyoruz. Pistlerdeki başarılar Türkiye’de adamdan sayılmıyor Kenan, futbolcuların arabaları senin zaferlerinden çok haber oluyor.

Düşün bak Reina’dan popüler bir manken veya şarkıcıyla çıkıyorsun, atıyorsun hatunu motorun arkasına, magazincilerin önünde bir lastik yakıyorsun, veriyorsun gazı Kuruçeşme’den Ortaköy’e doğru. Ertesi gün bütün gazetelerdesin Kenan, Monza’yı 20 kere kazansan bu kadar popüler olamazsın.

Hem hatunlarla takılacaksın, bol bol eğleneceksin, hem de Türkiye’nin en ünlü gençlerinden biri olacaksın, düşünsene. Sonra gelsin sponsorlar, aksın paralar gani. Yakışıklı adamsın, düşün bunu bence.

Yapmayacaksın bunları değil mi? Boşuna konuşuyorum ben. Gidip Moto2’de yarışacaksın, yine podyumda rakiplerin şampanya patlatırken el açıp dua edeceksin. Olmuyor Kenan, sen başarılı oldukça aklımız kıçımıza kaçıyor bizim.

Nerden heves ettin bu işe, anlamadım ki 🙁

Kaskında Türk Bayrağı ile yarışıyor.

Kaskında Osmanlı arması ve Fatih Sultan Mehmet portresi kullanıyor.

Olur olmaz her pistte yarış kazanıp Türk bayrağıyla tur atıyor.

Yarış kazanınca ayağa kalkıp dua ediyor, şükrediyor. Aynısını formasyon turundan sonra start noktasında da yapıyor.

Camiye gidiyor, kafaya takke takıp namaz kılıyor, yine dua ediyor.

Kafasında padişah kavuğuyla şampiyonluk kutlaması yapıyor. Sonra Avrupa’da Türkleri fesli, cübbeli insanlar sanıyorlar, imajımız şeyoluyor 🙁

İroniden anlamayanlar gelip bana laf anlatmaya çalışmasınlar. Kafam gerçekten çok bozuk bu konuda.

Kenan Sofuoğlu yine şampiyon oldu. Medya yine yazıp çizecek, içten içe nefret ederken, ayıp olmasın diye gururumuz Kenan diye başlık atacak haberlere.

Bazı açıkgöz şirketler Kenan’ın kısa süreli popülaritesinden yararlanmaya çalışacaklar. Reklam teklifleri gelecek, birkaç röportaj yapılacak, sonra yine unutacaklar.

Bu adam seneye Moto2’de yarışacak, başarılı olursa MotoGP’ye gitme ihtimali var. Ama biz spor konusunda Fener mi Cimbom mu tartışmasını aşıp da sonraki adıma geçebilmiş değiliz.

Dünya şampiyonumuzu dünyada yalnız bırakıyoruz. Motorsporlarında Türkiye’den başka hiçbir ülke yapmadı bu terbiyesizliği.

Ekim 2010, İstanbul

Bir de şu konular var

Siz ne dersiniz?

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.