Otomotiv Seyahat Toplum

Bisiklet anlayışı

İki arabam da evin garajında yatıyor, ben işe bisikletle gidip geliyorum. Neden? Çünkü öyle istiyorum.

Gün içinde çok önemli bir toplantım bile olsa formayı giyip bisikletle gidince kendimi tatildeymiş gibi hissediyorum. Sırf bu hissin tadını çıkarmak için yolda durup kahve alıyor, çevreyi seyrederek kahvemi yudumluyorum.

Sanayi imarı çıkması için heyecanla beklenen tarlaların yanından geçiyor, otlayan inekleri seyrediyorum.

Trafiğe takılmıyorum, arabayla 1.5 saatte gittiğim yolu yarım saatte gidiyorum. Herkes trafikte bekleyip birbirine söverken ben ıslık çalarak, spor yaparak yoluma devam ediyorum.

Ancak ne oluyor?

Boktan işinden rutubetli evine dönerken dandik arabasıyla beni sıkıştıran davar “araban yoksa otobüse bin lan!” diye atarlanıyor.

Lafa gelince mangalda kül bırakmayan belediyeler, bisiklet yolu yapmayı beceremiyor. Var olan birkaç metrelik bisiklet yolları park etmiş araçlardan geçilmiyor.

Yoldan gidiyorsun, kaldırıma çık diyorlar. Kaldırımdan gidiyorsun, yola in diyorlar.

Kaldırımları yola bağlayan rampaları esnaf keyfine göre kapatıyor.

Sokak köpekleri çete gibi havlıyor, üzerime koşuyor.

Bir sürü engel var ve aslında bunların temelinde bisikletin bir oyuncak olarak kabul edilmesi, bir taşıt ve spor aracı olduğunun anlaşılmamış olması var.

Daha kötüsü, bisikleti taşıt olarak kullananların “fakirlikten” kullandığı algısı var.

Daha da kötüsü, “fakirliğin” kötü, ayıp bir şey olduğuna inanılması, parası olanın olmayanı ezmesinin normal sayılması var.

İnsanların günden güne daha saygısız, daha edepsiz, daha bencil, daha kibirli olmasının ve cehaletin moda olmasının etkisi var.

Yine de bisiklete devam. İki sene önce bu yolda bisiklete binmeye başladığımda kimse yoktu, artık 7-8 bisikletli daha var aynı rotada. Belki bir şeyler değişir.

Ekim 2021, İstanbul

Bir de şu konular var

Siz ne dersiniz?

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.