Odessa Opera ve Bale Tiyatrosu’nun 1.3 milyon altın rubleye mal olacağını duyunca nefesi kesilmiş Odessa halkının. Sonra inşaat bitip de eser ortaya çıkınca bu kez hayranlıktan kesilmiş nefesler. Odessa o zamanlar Rus Çarlığı’nın en önemli liman kentlerinden biri. Şeklimiz yeter diye 1810’da yapmışlar baba...
Sanat
“Lector” Latincede “okuyan” demek. Sesli veya sessiz, okumakla ilgilenen kişilere lector demişler. Bu sözcük, birçok dile olduğu gibi İspanyolcaya da sıçramış. Lector: Okuyucu. Son zamanlarda Türkiye’deki akademik ortamlarda asistanların ağız yaya yaya kullandıkları bu sözcüğün Küba’daki hikayesiyse çok hoş. Güney Amerikalılar muhabbeti seven, müziksiz...
Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz ve Aziz Nesin üçlüsü 1946’da Markopaşa diye bir mizah dergisi çıkarmışlar. Siyasi mizahta zirve yapan derginin tirajı, zamanın en çok satan gazetelerinden bile yüksekmiş. Fakat İsmet İnönü bu işten hoşlanmamış, kapattırmış dergiyi. Ekip tınmamış, bu kez Malumpaşa diye çıkarmışlar dergiyi....
Spaghetti western üstadı Sergio Leone aramızdan ayrılalı yıllar oldu. Neyse ki Leone’nin tarzını takip eden yönetmenler hâlâ var ve ellerinden geleni yapmaya devam ediyorlar. Bunların başında da Quentin Tarantino geliyor tabi ki. Uzun diyaloglar, anti kahramanlar, koyu atmosferler, opera havasına bürünen sahneler ve tabi...
2005’in Şubat ayında bir akşam evde televizyona bakarken TV8’de bir haber dikkatimi çekti. Sıradan bir haber stüdyosu; fakat sunucu sarışın, pos bıyıklı bir dayı, garip bir anlatımla haber sunuyor. Yayının haber olmadığını, bir komedi programının skeçlerinden biri olduğunu fark etmem 4 – 5 dakikamı...
Kadınların sahneye çıkmasının yasak olduğu Ortaçağ Avrupası’nda operalarda kadın sesini canlandırabilmek için castrato kullanırlardı. Küçük çocuklar daha ergenliğe girmeden hadım edilir, sesleri hep ince kalır ve büyüdüklerinde muazzam sesli sopranolar olurlardı. Toplum da sahnede kadın görmediği için günaha girmez, kadınlar halka kötü örnek olmazlardı. Daha el...
Öyle bayıla bayıla komedi filmi izleyen bir adam değilim. Lisede okuldan kaçıp gittiklerimiz hariç, herhangi bir komedi filmi için sinemaya gittiğimi de hatırlamam. Görevi espri yapmak olduğu için espri yapanları izlemek yerine, gayet ciddi bir işin, filmin ortasında ince espriler yapanları izlemeyi tercih ederim....
Sinemaya giriyorsunuz ve film başlıyor. Ekranda kocaman bir göt var. Bazen osuran, bazen sahibinin eli tarafından kaşınan bu götü 90 dakika boyunca kahkahalar atarak seyrediyorsunuz. Film bittiğinde mutlu mesut ayrılıyorsunuz sinemadan. Saçma mı geldi? Bu filmin geçtiği sahneyi Idiocracy’de gördüm ve insanların birkaç yıl sonra böyle...
Bir film düşünün. Oliver Stone çekmiş, Colin Farrell, Val Kilmer, Jared Leto gibi adamlar oynamış. Rosario Dawson bile var. Yetmez mi? Müziklerini de Vangelis yapmış! Filmi açıyorsunuz, Vergilius’un Aeneid’den bir dizesi geliyor ekrana: Şans cesurun yanındadır. (Hastasıyım bu sözün) Babil desenleriyle süslü intronun ardından, bir Babil sarayında aksakallarıyla hikâye anlatan Anthony Hopkins çıkıyor karşınıza. Mekânlar...
“Büyük marketler bizi bitirdi abi,” diyordu dükkânı kapatırken. 24 yıldır bakkallık yaptığı mahallenin hemen yakınına açılan hipermarkete sitem ediyordu. “Müşteri sadece ekmek, sigara, gazete almak için buraya uğrar oldu, bir de akşamları kapının önünde bira muhabbeti yapmak için. Kapı komşum bile her şeyi marketlerden...