Sanat Seyahat

Faruk Nafiz’in peşinde

Tam bu noktadan Erciyes’e bakmış Faruk Nafiz. Ve demiş ki:

“Arabamız tutarken Erciyes’in yolunu
Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu’nu?
Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,
Dedi, “hana sağ indi, ölü çıktı geçende”
Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti,
Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti.”

En sevdiğim şiirdir Han Duvarları. Durup durup okuduğum, kendimi kahramanların yerine koyduğum tek şiirdir. Öyle ki, Ulukışla yolundan Orta Anadolu’ya iki Faruk gideriz at sırtında.

Han Duvarları’nda Faruk Nafiz, Ulukışla’dan çıkar, Niğde’de konaklar, Araplı’dan geçip İncesu’ya ulaşır.

İncesu’da, tam da bu fotoğraftaki noktada yol artık Erciyes’e dayanır. Aşamamıştır bu dağı Maraşlı Şeyhoğlu; az değildir varamadan onun gibi yurduna, post verenler yabanın hayduduna kurduna.

Ben de sabah Erciyes’ten çıktım yola. İncesu’ya baktım, pek değişmemiş. Sonra Araplı’ya geldim, muhtemelen hiç değişmemiş. Geçtiği yola asfalt atmışlar sadece. Peki ya hisar gibi yükselen Niğde? Orada dur. Ciro lazım, Faruk Nafiz kusura bakmasın, biz de ekmeğimizin peşindeyiz.

Ulukışla’ya vardığımda hava kararmaya başlamıştı. Han Duvarları’nın rotasını tersten de olsa tamamlamıştım; Yüzüklerin Efendisi’nde Frodo’nun Hüküm Dağı’na gidişi gibi, Gazap Üzümleri’nde Tom Joad’un Oklahoma’dan California’ya gidişi gibi özeldi bu rota benim için.

Benim bir saatte “vay be, iyiymiş,” diyerek gittiğim yola Faruk Nafiz Çamlıbel üç günlük bir rota ve bir destan sığdırmıştı, o ayrı.

Sanat… Biz, oturduğu yerden tüm azametiyle bizi seyreden dağların önünden 150 km/s hızla geçip giderken, o dağlara bambaşka gözlerle bakanlar, destanlar yazanlar var.

”Bir lübbüdür, cihanda elezz-i lezâzin,
Her mısra-ı güzidesi Faruk Nafiz’in.”

Böyle adamları, Yahya Kemal gibi adamlar övüyor işte.

Aralık 2017, İncesu, Kayseri

 

Bir de şu konular var

Siz ne dersiniz?

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.