Bir ülkenin küresel markalar çıkarabilmesi için görev sadece işadamlarına düşmez. Ülkenin kendi imajı ve çevresel faktörler de etkilidir.
Giyim sektörünü düşünün. Bir çok küresel giyim markasının üreticiliğini yapan Türkiye’den böyle bir marka çıkmasına imkan yok.
En iyi kumaşı kullanabilir, en şık, en kaliteli kıyafetleri üretebilirsiniz. Devlet teşvik verse bile, üretim maliyetlerinizi en düşük seviyeye indirseniz bile satışlarınız artabilir ancak markanızı dünya çapında bir arzu nesnesine dönüştüremezsiniz. Çünkü size göre güzel olsa da ürünlerinizin şıklığına modayı yönetenler karar verir.
Moda konusunda söz sahibi olmadığınız için de bir yere varamazsınız.
Bunun için uluslararası platformlarda yıldızlarınız olmalı. Hollywood gibi dünyaya hükmeden bir sinema sektörünüz var mı? NBA gibi dünyanın izlediği bir spor dalınız var mı? Formula 1 gibi milyonlarca izleyicisi olan bir performansınız var mı? Yok.
Peki en azından bu ortamlarda sizi temsil edecek, dünyaca sevilen bir yıldızınız var mı? O da yok.
Öyleyse arzu edilen bir dünya markası çıkarma şansınız da yok. Ürettiğiniz kıyafetlerin moda olmasını sağlayacak, sizin gömleğinizle, sizin şapkanızla, sizin ayakkabınızla kırmızı halılarda salınacak yıldızlarınız yoksa, bu sektörde markalarınız da olamayacak.
Bir ülkeden dünya markaları çıkması için devletin, ajansların, firmaların ve halkın el ele çalışması gerekir. Bizde kimse kimseyle el ele vermek istemediği için organize bir çalışma yürütemez, birlikte hikayeler yazamayız.
Bu nedenle kendi yağımızda kavrulur gideriz.
Kasım 2019, Münih, Almanya
