Bildiğiniz gibi, yıllar süren beceriksizliğimiz sayesinde Formula 1 kuş olup uçtu elimizden. Zoru başardık, kolayı batırdık her zamanki gibi. Sağlık olsun diyemiyorum, büyük aptallık ettik çünkü. Bu saatten sonra Formula 1’i geri alabilmek için son tantanaya sebep olan isteklerin en az iki katını isteyecekler. Biz de 26 milyon doları bir araya getiremeyen açlar olarak 40 milyon doları asla toparlayamayacağımızdan, Formula 1 bundan sonraki yaşamına İstanbul Park olmadan devam edecek.
Ezkaza şirket sahibi olmuş ama işadamı olamamış adamlar vardır hani. Herhangi bir işi ucuza kapatmak için bin türlü çingene pazarlığı yaparlar, kaçırırlar o işi ellerinden. Sonra geri alabilmek için daha fazlasını harcarlar, akıllılık ettiklerini düşünürken zarardan zarara koşarlar. Türkiye de Formula 1 konusunda bu aptallığın ilk adımını attı, geri getirmeye çalışırsa ikinci adımı da atarak tarihe adını altın harflerle yazdıracak. Elimizdeki malı çöpe atıp sonra eskiciden parayla alacağız kısaca.
Neyse, konumuz o değil. Konumuz, kamyon yarışları.
Motorsporlarının her türlüsünü severim. Kimine aşığım, işimden gücümden önde gelir; kimine sempatiyle yaklaşırım ve denk geldikçe izlerim ama “lan böyle de yarış mı olur” dediğim bir disiplin yoktur motorsporları arasında.
Kamyon yarışları da eğlenceli bir motorsporları disiplini. Heyecanlı, paldır küldür bir organizasyon. Uzun yıllar şampiyonaları düzenlenen kamyon yarışları, 90’lı yıllarda bir süre yasaklanmıştı. Sonra FIA bünyesinde FIA European Truck Racing Championship adıyla yeniden düzenlenmeye başlandı. FIA Avrupa Kamyon Şampiyonası olarak geçiyordur sanırım Türkçede. Avrupa Kamyon Yarışları da olabilir. Uluslararası pazarda kendine yer bulan neredeyse bütün kamyon markalarının katıldığı sağlam bir organizasyon bu.
Iveco, MAN, Mercedes, Renault, Scania, Volvo gibi Türkiye’de kargo çeken markalarla birlikte ERF, Foden, Scammell, Zavod gibi markalar da bu organizasyonda ter döken üreticilerden.
Kamyon dediysek, damperli kamyonları şantiyeden getirip piste salmıyorlar. Zaten araçlar da kamyon değil, “tractor unit”, Türkçe tabiriyle TIR çekicisi. Otomobillerin pist yarışlarında olduğu gibi burada da takımlar kendi kamyonlarını geliştiriyor, yarışın standartlarına uygun hale getiriyorlar.
Ancak kamyon yarışlarında otomobillerdeki gibi çığırından çıkmış modifikasyonlar uygulanmıyor. Güvenlik önlemleri yükseltiliyor elbette ama araçlar standart özelliklerini büyük oranda koruyorlar. Motorlar, süspansiyonlar ve fren sistemleri geliştiriliyor, güvenlik ve aerodinami amacıyla body kit falan ekleniyor, daha fazla geliştirme yapılmıyor. En önemli kural, ağırlığın minimum 5.500 kg ve süratin azami 160 km/s olması.
Peki ben durup dururken neden kamyon yarışlarından bahsettim?
Çünkü İstanbul Park’ta artık kamyon yarışları seyredeceğiz! Hoyda bre! Tam Türk işi!
Kamyon yarışlarının İstanbul Park’a gelmesine karşı mıyım? Asla değilim, her türlü yarış gelsin. Peki ben neye kızdım?
Mümtaz Tahincioğlu’nun açıklamalarına.
Ne dedi Mümtaz Amca?
Hiç yüzü kızarmadan dedi ki, “pistin adını duyurabileceği uluslararası yarışlara ihtiyacı var. Bu nedenle kamyon yarışlarını Türkiye’ye getirmek için Salı günü FIA toplantısına gidip takvim alacağız.”
Peki bunun nesine kızdım?
Bugüne kadar Formula 1 elden gidiyor, kıçınızı kıpırdatın da bir şeyler yapın diyenleri sallamadıkları için. İstanbul Park’ın ilk senesinde WTCC’den MotoGP’ye bir dünya pist organizasyonu gelip, bizim basiretsizliğimiz yüzünden gittiklerinde kimse ses çıkarmadığı için. Tam 4 senedir İstanbul Park’ta Formula 1’den başka bir tane daha uluslararası organizasyon olsun diye birazcık da olsa çaba göstermedikleri için. İstanbul Park’ın ne yurtdışında ne de yurtiçinde popülaritesine destek olacak küçücük bir adım atmadıkları için. Ve bunlara benzer birçok neden için kızdım.
Kamyon yarışları gelsin, iyidir güzeldir. Ama “Formula 1’in eksikliğini kapatmak için kamyon yarışlarını getireceğiz” demek komediden öte bir durumdur. Ferrari’nin yokluğunu Scania ile kapatmaya çalışmak, milyarlarca izleyicinin takip ettiği organizasyonu sallamayıp birkaç milyon (o bile şüpheli) kişinin izlediği kamyon yarışlarını almak için FIA’ya koşmak tam bir iş bilmez çavuş hareketidir.
Üstelik bu trajikomik davranışı “pistin adını duyurabileceği uluslararası bir organizasyon alacağız” diye reklam etmeye çalışmak, tribünlere oynamaya çalışırken topla beraber taca çıkmaktır.
F1 ile kamyon yarışlarını aynı kefeye koymak akla mantığa sığacak iş midir Allah aşkına! Bunu diyen Selahattin Duman olsa bilmediğinden saçmaladı der geçerim de, bunu başarıymış gibi sunan kişi TOSFED başkanı ya! Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu’nun başkanı, göz göre göre kaçırdığı Formula 1’in yerine kamyon yarışı getireceğini söylüyor.
Bravo diyorum sana başkan! Helal! Jason da kamyonlardan birine muavin olur artık!
Aslında kamyon yarışları tam Türk işi. Formula 1’e gitmeyen adamlar bunu izler bak. Öyle taktik savaşları yok, birbirine çok benzediği için insanların algısının dışında kalan otomobiller, yüksek süratler yok. Üstelik motorsporlarından anlamayan herkesin yarış seyretmesinin tek nedeni olan eylem, bu yarışlarda gırla gidiyor: Kazalar!
Kamyonlar biraz cüsseli aletler oldukları için piste sığmakta zorlanıyorlar ve kalabalık virajlarda kimin kime taktığı, vurduğu belli olmuyor. Kerb, şikan dinlemeden tozu dumana katarak pistte tutunmaya çalışıyorlar. Tam bizlik.
Türkiye’deki kamyon şoförleri, otobüs şoförleri ve toplu taşıma canavarları bu yarışları izlemeye can atarlar işte. Kendilerini yerine koyabilecekleri aletler var çünkü pistte. Hem bilet fiyatları da onların istediği gibi olur, İstanbul Park’ın otoparklarına Ford Cargo’ları park edip koşarlar yarışa.
Değil mi?
–
–
–
–
–
Bok koşarlar.
Formula 1 gitmiş, kamyonla avutacaklar memleketi.
Eylül 2011, İstanbul