Türkiye’de vergiden yırtmaya çalışan şirketlerin vatandaşa şirin görünmek için sık tekrarladıkları numaralardan biri de hatıra ormanlarıdır. Yoldan görünecek çorak bir arazi bulunur, 3-5 fidan dikilir, arazinin yanına da apartman kadar tabela dikilir. Hede Hödö AŞ Hatıra Ormanı.
Siz de o “ormanın” önünden geçerken kurumuş fidanlara, sararmış otlara bakar, “ülkesini seven şirket böyle olur işte, baksana paraya acımamışlar, yemyeşil bir orman yapmışlar buraya, helal olsun” dersiniz, şirkete sempatiniz artar. Ürünlerini satın alırsınız ki daha çok fidan kurutsunlar, daha çok ot sarartsınlar.
Şirketlerin bunu yapmasının nedeni elbette Alice için mekan hazırlamak değil, maksat vergiden yırtmak. Yeşili de seviyorlar tabi ki, üzerinde Benjamin Franklin oldukça kim sevmez yeşili?
Bizde sponsorluklar, hatıra ormanları, okullar falan iyi niyet yerine sadece vergi indirimi amacıyla yapıldığı için sonuçları pek sağlıklı olmaz. İsteksiz cimadan burunsuz çocuk doğar lafını doğrular niteliktedir büyük çoğunluğu.
Ben bunları mevcuda bakarak söylüyorum. Eğer iyi niyetle yapılsaydı, işlerin sonu farklı olurdu.
Aynı şekilde, spor dendiğinde de aklına futbol gelir bizim firmalarımızın.
“Arz talep meselesi sonuçta, milyonlarca insanın izlediği futbol yerine Aytekin Lisesi Badminton Ligi’ne mi sponsor olacak adamlar?” diyebilirsiniz. Haklı da olabilirsiniz ancak şu da var ki, medya hangi sporu takip etmenizi isterse onu takip edersiniz. Medya futboldan iyi ekmek yediği için futbolla yatıp kalkar, sizi de yatırır kaldırır. Fakat yarın farklı bir spora yönlense medya, siz de ne olduğunu anlamadan o sporu takip etmeye başlarsınız.
Basketbolla alakanız olmadığı halde medyanın gazıyla milli maç dönemlerinde nasıl basketçi olduğunuzu, voleybol şampiyonalarında voleybol oyuncularının ismini nasıl ezberlediğinizi bir düşünün.
Formula 1’in Türkiye’ye geldiği yıl amcalar dedeler bile Alonso’nun ismini telafuz etmeye başlamışlardı. Ve bunlar medyanın sadece birkaç aylık pompalama süreçleri. Futbol gibi yıllarca pompalasalar badminton fanatiği de olursunuz, curling uzmanı da.
Motorsporları için de aynı şey geçerli. Ancak bizde motorsporlarını medyada ittirecek yöneticiler, bakanlar, kulüpler, federasyonlar olmadığı için, ne Türkiye’deki şampiyonalardan haberiniz olur ne de uluslararası şampiyonaların Türkiye ayaklarından. Formula 1, WTCC, MotoGP gibi organizasyonlar bu yüzden terk ettiler bu ülkeyi. Yerli şampiyonalar bu yüzden istenen seviyelere ulaşamıyorlar bu ülkede.
Elini taşın altına koyan, motorsporlarına yatırım yapan firma sayısı yok denecek kadar az. Hep bu işe gönül vermiş kişilerin bireysel çabalarıyla oluyor ne oluyorsa. O adamlar da olmasa ne yapardık bilmiyorum.
Serdar Bostancı gibi, Volkan Işık gibi, Ercan Kazaz gibi, Ethem Genim gibi, Kenan Sofuoğlu gibi adamlar ittiriyorlar bu sporları. O emekler sayesinde bir şeyler oluyor.
Bu emeklerin, taşın altına sokulan ellerin son meyvesi de Sakarya’da ortaya çıktı.
Kenan Sofuoğlu’nun uzun süredir bir yarış okulu ve pist projesi vardı. Kendisi gibi şampiyonların yetişebileceği bir okul, genç yarışçıların hem antrenman hem de yarış yapabileceği bir pist olsun istiyordu.
Yukarıda saydıklarım gibi nedenler yüzünden kimse dokunmadı bu hayale bugüne kadar. İş yine cesurların üzerine kaldı ve Kenan Sofuoğlu kendi hayalini kendisi gerçekleştirmeye karar verdi.
Sakarya Büyükşehir Belediyesi ve Spor Toto Teşkilatı’nın da destekleriyle geçen sene başlanan proje geçtiğimiz ay tamamlandı ve Sofuoğlu Yarış Okulu, pistiyle birlikte açılışa hazır hale geldi.
Sofuoğlu Yarış Okulu’nun pisti, 15 dönüm arazi üzerine kuruldu. 1.300 metre uzunluğu ve 7 metre genişliğiyle motosiklet ve karting için gayet yeterli. Kenarları ağaçlandırılıp tel örgüyle çevrilen pistte hem Kenan Sofuoğlu antrenman yapabilecek, hem de isteyenlere eğitim verilecek.
Pistin resmi açılışı 25 Eylül Pazar günü koşulacak olan Supermoto yarışıyla birlikte yapılacak.
Biz hem bu başarıyı takdir etmek hem de pisti ilk günden görüp merakımızı gidermek için orada olacağız.
Motorsporlarına önem veren, takip eden herkesi 25 Eylül’de Akyazı’ya bekliyoruz.
Akyazı’da görüşmek üzere.
Eylül 2011, Akyazı, Sakarya