Susten Geçidi’ne tırmanırken şu sis peşime takılmıştı. Önce hızlı hızlı çıkarak kaçmaya çalıştım. Sonra baktım ki sis benden hızlı, kaçmaktan vazgeçtim.
Önlem aldım kendimce. Çünkü sisin beni yakalayacağının farkındaydım.
Döviz de aynı bu sis gibi yüksele yüksele geldi yıllardır. Ve biz ne devlet olarak, ne halk olarak bir önlem almadık. Borçlanmaya, har vurup harman savurmaya, zenginmiş gibi takılmaya devam ettik.
Üretmedik, ihracat yapmadık, kendimizi geliştirmedik. Döviz aynı bu sis gibi peşimiz sıra yükselirken dikiz aynasına bakmak aklımıza gelmedi.
Bu nimetlerin kıymetini bilmezsek elimizden alınır, emanet parayla caka satılmaz dedik ama umursayan olmadı.
Şimdi sardı her yanımızı. Yapacak bir şey yok. Sis yağmurla beraber bastırdıktan sonra arabanın üzerini kapatmanın anlamı yok, o koltuklar ıslandı bir kere.
Eski güzel günler mazide kaldı. Yağmurda sürmeyi bilmeyenler, yoğun siste göremeyenler, önlemini almayanlar yolda kalacak.
Diğerlerinin durumunu da sis dağılınca göreceğiz. Eğer dağılırsa tabi.
Ağustos 2018, Susten Pass, İsviçre