Sanat Toplum

Yahşi Batı ve Cem Wayne

Öyle bayıla bayıla komedi filmi izleyen bir adam değilim. Lisede okuldan kaçıp gittiklerimiz hariç, herhangi bir komedi filmi için sinemaya gittiğimi de hatırlamam.

Görevi espri yapmak olduğu için espri yapanları izlemek yerine, gayet ciddi bir işin, filmin ortasında ince espriler yapanları izlemeyi tercih ederim. Komedi filmi izleyip “hadi bi espri olsa da gülsek” diye beklemek yerine, Anatomy of a Murder’ı izlerken avukatın diğer avukata inceden dokundurmasını, kelime oyunları yapmasını izlemek daha hoş.

Haliyle, Cem Yılmaz’ın filmlerini de bayıla bayıla izlemiyorum. Ama komedi filmi yaptığını iddia ederek ortaya çıkanların arasında, en azından işine önem, filmlerine emek verdiğini görüyorum.

Cem Yılmaz aslında hayallerini gerçekleştiriyor. Bir nesil western filmlerini, uzay filmlerini izleyerek büyüdü, buna Cem Yılmaz da dahil. Ve hepimiz küçükken o ortamlarda bulunmanın hayalini kurduk. Kovboy çizmeleriyle, şapkalarıyla dolaştık, mantar tabancalarıyla düellolar yaptık.

Cem Yılmaz bizden şanslıydı. Çocukluğunu etkileyen, sevdiği şeylerle uğraşmayı kendine meslek edindi. Kara Şimşek temalı Opet reklamlarından tutun da, biraz önce izlediğim Yahşi Batı’ya kadar tüm işleri sevdiği o güzel filmlerin etkisiyle oldu. (O talihsiz kaza olmasa çekilmiş olan diğer reklamlar da yayınlanacak, belki bir yol filmi bile gelecekti arkasından, kim bilir.)

Çocukluğunda görüp sevdiği dünyaları en azından film setlerinde yaşayarak mutlu oldu Cem Yılmaz. Sevdiği şeyi yaparak para kazanmak her insana nasip olmuyor.

Komedyen kimliği yüzünden önce komediyle girdiği sinemada, komediden de yavaş yavaş kopmaya başladı. İyi ekiplerle çalışıyor, filmlerine emek harcanıyor ve sinemada izlenecek kaliteye yaklaşıyor yazdığı filmler. Yahşi Batı’nın sonunda söylediği gibi, belki komediden başka filmler de yapmaya başlar yakında.

Cem Yılmaz, iyi veya kötü haliyle Türk sinemasında bir marka. Çektiği film ne olursa olsun O oynadığı için sinemaya gidip izleyen bir kitlesi var. Buna güvenerek risk almaya başlamasını, daha farklı filmler çekmesini bekliyorum. Markasına güvendiğinin de, kalite olarak her filmini bir öncekinin üstüne çıkarmaya çalıştığının da farkındayım. “Ben oynadığım için geliyorlar zaten, otuzbir çeksem izlerler” demek yerine iyi bir şeyler yapmaya çalışıyor. Devam ettikçe çıtayı yükselteceğine inanıyorum.

Yahşi Batı’ya gelirsek, gayet güzel olmuş. “Mükemmel bir film, mutlaka sinemaya gidip izlenmeli” falan demiyorum, hayranları öyle derse de sesimi çıkarmam. Yine de komedi filmi diye sunulan diğer zırvalardan çok daha kaliteli olduğu bir gerçek.

Mükemmel bir senaryo, çok kaliteli espriler falan beklemeyin. Ancak sahneler, dekorlar, kostümler bir Türk komedi filmi için çok üst seviyelerde.

Intronun kalitesi tartışılamaz, harika olmuş. Filmin başında Türkçeye geçerken yapılan dublaj esprisi, Guns N’ Roses, Billy the Kid, Suzan’ın gazabından kurtulmak için Türk kültürünü özetledikleri sahne, 10 dakika araya geçiş gibi ilk aklıma gelen sahnelerle birlikte, birçok iyi düşünülmüş ayrıntı var filmde.

Küfür yok mu? Var. Küfürlü diyaloglar bazı yerlerde gereksizce abartılsa da, genel olarak orantılı kullanılmış. En azından mide bulandıracak seviyeye çıkarılmamış.

Marka göndermeleri yerinde olmuş. Dilli Kaşarlı’ya varana kadar saydılar, Islak Hamburger diye bir Kızılderilinin çıkmasını bile bekledim.

Western klişelerine yapılan göndermeler de harika. Filmden çıkarken, birinin yanındaki arkadaşına “suçluları şerife teslim etme sahnesini İyi Kötü Çirkin’den çalmışlar” dediğini duydum. Güzel kardeşim, filmin tamamı western göndermesi zaten, ne çalması? Eğer oturup düşünecek olursak neredeyse tüm sahneleri bir western filme bağlarız. Sanırım arkadaşın izlediği tek western İyi Kötü Çirkin (Il buono, il brutto, il cattivo) olduğu için sadece o sahneyi tanıyabildi.

Yalnız filmden çıkarken şahit oldum ki, Türkiye’de sinema izleyicisi film izlemeyi hâlâ öğrenememiş. Yahu kardeşim, film boyunca oturmuşsun, üç dakika daha otursan ölür müsün?

Cem Yılmaz, ismini IMDB’nin Western kategorisinde filmlerini izleyerek büyüdüğü John Wayne, Clint Easwood gibi adamlarla aynı listede gördüğü için bile yeterince sevinmiştir. Aynı listede olmakla aynı kalitede olmak farklı şeyler tabi, o kadar büyütmüyorum.

Sonuç olarak, Yahşi Batı hiç fena bir film değil. DVD’si alınıp arşivlenecek bir film olmasa da, özellikle western severler için sinemada keyifle izlenip unutulacak türden bir film olmuş. Sinemada keyifle izlenecek Türk filmi de pek olmadığından, Yahşi Batı otomatik olarak üst sıralara tırmanıyor.

Ocak 2010, İstanbul

Bir de şu konular var

Siz ne dersiniz?

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.