Ülkemizde 2014 yılında 337 olan AVM sayısı 2015 yılında 361’e yükselmiş. 2016’da açılması planlanan AVM sayısı ise 106. Peki bunların içinde kaç tane Türk markası var? Üç beş. AVM’ler yurtdışından gelen markaların vitrinliğini yapıyor ve Fransız, Alman, İtalyan yönetim şirketleri tarafından yönetiliyorlar.
AVM anlayışı Türkiye ekonomisinin kalbine saplanmış bir kazıktır. Bugün güzel görünebilir, zararını uzun vadede görürüz. Sıcak havada aç karnına buz gibi kola içmek de geçici bir ferahlık sağlar ama karaciğer iflas edince anlarız yaptığımız hatayı. AVM’lerin durumu da aynı.
Bugün Anadolu’ya açılan AVM’ler medyanın gazıyla, stabilize yollarda direksiyon sallamaktan bezmiş dayıların ve çamaşır suyuyla haşır neşir olmaktan gözü dönmüş teyzelerin heyecanıyla popülermiş gibi görünseler de bu hevesler geçicidir. O şıkır şıkır ışıklar, tertemiz koridorlar, albenili mağazalar, gördüğü her pırıltıyı lüks sanan insanları bir süre oyalar. Sonra geçer. Bu süreçte 90’ların ABD’si gibi paldır küldür AVM açmaya devam edersek 10 yıl sonra çok ağır batarız.
Bu AVM heyecanı, Türkiye’de ekonominin sürdürülebilir olarak gelişmeyeceğinin en büyük işaretlerinden biridir. Çünkü…
Tüm dünya yeni teknolojilere, e-ticarete, katma değerli markalara yatırım yaparken biz AVM’lere yatırım yapıyoruz. Alibaba, Amazon, Booking, eBay, Groupon gümbür gümbür gelirken biz yeni AVM’ler açıyoruz. Bu esnada yeni e-ticaret girişimleri başlıyor, büyüyor yurtdışında. Sınırlar kalkıyor, dağları saran orklar gibi sarıyorlar perakende piyasasını.
Bu e-ticaret girişimleri palazlandıklarında Türkiye’ye de gelecekler. Ve o gün geldiğinde mücadele edecek gücümüz olmayacak. Zamanında AVM’ler küçük esnafı nasıl ortadan kaldırdıysa, e-ticaret devleri de AVM’leri ortadan kaldıracaklar. Çok değil, 10 yıl sonra dev bir AVM çöplüğüne dönecek Türkiye.
Bugün burnundan kıl aldırmayan AVM’ler kiracı bulamayacak, iki spotla, üç beş TV reklamıyla kurumsallaştığını sanan perakende zincirlerinin foyası ortaya çıkacak, silkelenen ağaçtan düşen zeytinler gibi dökülecekler. Bu bir temenni değil, kim ister böyle olmasını? Ama olacak. Çünkü sosyoloji de, iktisat da bunu gerektirir.
Bizim yapmamız gereken daha çok AVM inşa etmek değil, Türkiye’nin her yerine kaliteli hizmet götürebilecek kargo firmaları ve kurumsal e-ticaret altyapıları geliştirmektir. Zira mevcut kargo şirketlerinin ne altyapısı ne de kafa yapısı gelişmekte olan e-ticaret sektörüne uygun değil şu anda.
Umarım yol yakınken birileri uyanır ve AVM inşaatları yerine geleceği daha parlak görünen internet perakendeciliğine yatırım yaparlar. Yoksa işimiz yaş.
Kasım 2015, İstanbul