Bir yandan ev gereçleri sektöründe dünyanın en büyük fuarı olan Ambiente’de ciro kovalamak, Almanya’nın orta yerinde kapitalizmin gereklerini yerine getirmek; bir yandan Edward Bernays okumak…
Kapitalizmin şeklini değiştiren, dünyada tüketim toplumunun temellerini atan Bernays, birçok işadamı için örnek insan olabilir. Benim gibiler içinse okudukça nefret edilen, sövüldükçe daha çok okunan bir namussuz şahsiyet.
Kendisiyle kafa yapımız, topluma bakışımız aynı ama ben onun gibi duygusuz değilim Allah’a şükür. Frene basmamı sağlayan ahlaki sınırlarım var. Zaten yaşadığım ikilemlerin en büyük sebebi de bu.
Benim kafamdaki bir insanın Bernays okuması, şu nefis manzarayı seyrederken “acaba gidip şu evlerden birinde, bir şelale gölgesinde mi yaşasam; yoksa halkı kandırıp köyün yerine orman manzaralı site mi yapsam, şelaleye de bir şişeleme tesisi kurar, kaynak suyu satarım,” düşünceleri arasında gidip gelmesine sebep oluyor.
Taraf seçemeyince de “aman neyse, geçip gideyim,” diyor ve iki tarafı da yaşayamıyor gönlünce.
Sözün özü, ikilemler içinde yaşamak kolay değil.
Şubat 2019, Frankfurt, Almanya