Hayat hızlı değil. Biz hızlandırıyoruz. Yemekten amacımız keyif almak değil, hızlıca doymak. Yolculuktan amacımız yolun tadını çıkarmak değil, hemen varmak. Çalışmaktan amacımız sevdiğimiz işi yapmak değil, ay sonunu getirip maaş almak. Çocuktan bile amacımız büyüdüğünden tat almak değil, hemen büyüdüğünü, okula başladığını görmek, mürüvvetine ulaşmak.
İhtiyarlarımız bile emeklilikten sonra bir şeyler yapmak yerine bir köşeye çekilip vakit doldurmaya, zaman öldürmeye, tabiri caizse ölümü beklemeye başlıyorlar.
Ölümü her zaman bekleyin, her an gelebilir. Ama beklerken de anı değerlendirin.
Sürekli bir sonraki adımı planlamaktan bulunduğumuz anın tadını çıkarmıyoruz. Hemen geçsin hızlıca bitsin bir sonraki adımı görelim düşüncesindeyiz. E giden de hayatından gidiyor ya.
Eline geçen kitabı hızlıca bitirip sonuna ulaşmaya çalışıyor, bitmeyince amma uzun yazmış diye bıkıp bir kenara atıyorsun. Oturup sayfaların tadını çıkarmıyorsun çünkü vaktin yok. Bir kadının saçlarını altı sayfada betimleyen Balzac’dan ne garılar var beh nidalarına varmamızın sebebi bu.
Sonuçta odaklanamıyoruz. Bize gösterilen o kadar çok şey var ki hepsini yaşamaya çalışıyoruz. Yetmiyor vakit.
Dünyadaki tüm nimetlere ulaşma şansımız olmadığını kabul edip elimizdekine şükretmeyi, anın ve mevcudun tadını çıkarmayı öğrensek belki de daha mutlu olacağız.
Kasım 2019, Klausen, İsviçre