Hey dostum biz burada sadece viski içeriz tamam mı!
Bir western film klişesi olan bu cümle, Batı’nın alkole bakışını da özetler. Orta Çağ tarihçisi Ruth A. Johnston, All Things Medieval adlı kitabında diyor ki, “Orta Çağ Avrupasında suyu sadece fakirler ve keşişler içerdi. Çünkü doğal kaynaklardan alınan sulardan hastalık kapma ihtimali çok yüksekti. 14. yüzyıldaki kara veba salgınında en yüksek ölüm oranı su içenlere aitti.”
Evet, su içmek. Bugün tertemiz içme sularına kolayca ulaşabilen “modern” toplumlara bu durum garip gelebilir ama böyle bir gerçek vardı.
Orta Çağ Avrupasında sular o kadar pis, temiz suya ulaşmak o kadar zordu ki, saf içme suyu kullanma cesareti neredeyse hiç yoktu. Tüm sulara alkol ekleyerek dezenfekte etmeye çalışırlardı. Alkol kullanımında mesele keyif değildi yani.
Bu nedenle en kolay üretilen alkollü içkilerden biri olan birayı kelimenin tam anlamıyla su gibi tüketiyorlardı. Elbette hedef kafayı bulmak olmadığı için düşük alkollü biralar kullanıyorlardı.
Günümüzde Avrupalıların sabah akşam dinlemeden bira içmelerinin temelinde yine kültürel kodlar var yani. Nitekim adamlar bugün bile suyu doğru düzgün içmiyorlar, gazlı su tüketimi bildiğimiz içme suyu tüketiminden daha fazla.
O nedenle Avrupa’da marketten su aldığınızda “ulan ne kötü tadı varmış be” diye hayıflanmayın, gariplerim temiz suyu o zannediyorlar.
Su savaşlarının eşiğine geldiğimiz “modern” çağda kısa bir bilgi olarak burada dursun bu.
Eylül 2020, İstanbul