Geçenlerde bir sabah namazı vaktinde Çamlıca Camii’ne gittim. Çok masraf edilmiş, süslü bir cami. Hoparlörle, sesli zikirlerle bidat dolu. Aklıma ilk gelen, kıyamet alametlerinden bahseden hadis-i şerifler oldu.
“İnsanlar camilerle ve camilerin süsüyle övünmedikçe kıyamet kopmaz.” Çamlıca’da bunu gördüm, kıyameti çağırıyoruz artık.
Osmanlı camileri süslü değil, heybetlidir. Var olan süslemeler paraya değil sanata önem verir. Ahşap oymalar, vitraylar, akustik başta olmak üzere mimari beceriler… Bunlar övünülen süsler değil, sanatsal kıymetlerdir.
Akustiğe verilen önemin sebebi de, imamın sesinin caminin her yanından duyulabilmesini sağlamaktır.
Çünkü hoparlörle namaz olmayacağı bütün fıkıh kitaplarında bildirilmiştir. Öğrenmek isteyen açar okur, ben anlatacak değilim.
Gelgelelim konuyu herkesten iyi bilen Diyanet, birçok fıkıh meselesinde olduğu gibi inatla yanlış yapmaya devam ediyor. Cahillik değil, kötü niyet bu.
Dini boyutunu geçtim, mimari eserleri anlama konusunda da ağır bir cehalet sergiliyorlar. Akustiğin bu kadar kaliteli olduğu, mihraptaki fısıltının kapıdan duyulduğu camileri hoparlörlerle doldurdular. Her yandan sarkan kablolar ve cızırtılı hoparlörlerle tüm camilerin atmosferini bozdular.
Ekonomik sıkıntılar geçicidir. Teknolojide bugün geri kalan toplumlar yarın ileri gidebilirler. Dönem şartları bir ülke ekonomisini birkaç yılda iyi veya kötü duruma getirebilir. Kültürel ve dini hasarlar ise kalıcıdır. Türkiye’deki kültürel hasarlar da korkunç bir hızla artıyor.
Bir gün bu toplum İslamiyet’i hakkıyla yaşamaya karar verirse son dönem camilerinin hiçbirini kullanmayacak. Çünkü hoparlörler sökülünce işe yarayacak cami yok. Çünkü ne modern mimari ayağına yapılan tuhaf camilerin, ne mahalle eşrafının birleşip yaptırdığı kimliksiz camilerin geleceğe kalmak gibi bir iddiası yok.
80 yıllık ülke, tüm teknolojisi ve inşaat sevdasına rağmen bir Süleymaniye yapamadı. Çünkü ne Mimar Sinan’ı ne de Ebussuud Efendi’yi yetiştirecek bir sistem yok ortada. Onlar olmayınca cemaat nasıl olsun?
Allah’ın gazabı başka şeye benzemez. Dünya bir anda tersine dönüverir. Bu şımarıklıkla koronavirüs falan az gelir bize. Haberiniz olsun.
Mart 2020, İstanbul