Her bölge, sahip olduğu yeraltı zenginliğinin acısını çekmiştir. Arap Yarımadası petrolden, Afrika altın ve gümüşten çekmiş. Ukrayna da verimli toprakları yüzünden çekiyor çilesini.
Dünyanın en verimli toprakları var Ukrayna’da. Zengin kömür ve demir yatakları yüzünden Rusya ile kavgası bitmiyor, tahıl kalitesi yüzünden de Avrupa’nın “fakir kalsın ucuza satsın” kıskacından kurtulamıyor. Tarih boyunca da böyle olmuş, hep birileri vurmuş kafasına gariplerin.
En büyük çileyi de Stalin yüzünden çekmişler. Devrimden sonra herkes eşit olacaktı sözde ama tarım yapan köylüler zenginleşmeye başladılar. Ukrayna bölgesi ve Rusya’nın geri kalanı arasında ciddi bir gelir farkı oluştu. Haliyle Stalin hoşlanmadı bu durumdan.
Stalin, tarımı küçük köylülerin değil, kooperatiflerin yapmasını tercih ediyordu. Köylülerin elinden ürünlerini aldılar, kolhozlarda çalıştırmaya başladılar. Fakat gerek isyanlar, gerekse başarısız yönetim yüzünden birçok yerde düzgün tarım yapılamadı; nakliyede, hasatta aksamalar oldu. Sovyet yönetimi bölge halkının boğazına çöktükçe, köylünün kendi buğdayı kendine yetmemeye başladı. Açlıktan kırılan insanlar göç etmeye çalıştıkça yerlerinde kalmaya zorlandı, yardım sözü verilse de yardım gelmedi ve göz göre göre milyonlarca insan, dünyanın en verimli arazilerinde AÇLIKTAN öldüler.
1932-33 yıllarında gerçekleşen Holodomor Soykırımı’nda hayatını kaybedenlerin sayısı çeşitli kaynaklarda üç milyon ile 10 milyon arasında değişiyor. Her yıl kasım ayının son cumartesi günü, kurbanlarını anıyor Ukrayna.
Niye anlattım bunu?
Elinizdeki şirket/toprak/ürün ne kadar güzel olursa olsun, basiretsiz yöneticilerin elinde mundar olur gider. Biri çölde tohum yetiştirirken, öteki dünyanın en verimli topraklarında halkı açlıktan öldürür. “Ben yaptım oldu” anlayışıyla ilerleyen hiçbir şirket, hiçbir devlet kalıcı olamaz.
Aklınızda bulunsun.
Aralık 2016, Kiev, Ukrayna