Burası, Çanakkale’nin Tuzla köyü. Karşıdaki tepelerden aşağı dumanları tüte tüte termal sular inip, ileride gölleniyor, sonra kaybolup gidiyor. Fotoğrafta pek belli olmaz ama toprak ve taşlardaki beyazlık, suyun içindeki yoğun tuzdan kaynaklanıyor.
Tuzla, iki bölümden oluşan bir köy. Hani köklü Avrupa kentlerinde olduğu gibi, Eski Tuzla, Yeni Tuzla. Halk zamanla eski taş köyü terk etmiş ve 200 metre ötede betonlu plastikli yeni bir köy oluşturmuş. Bu kaynaklar da eski köyün girişinde kalmış.
Tuzla’ya ilk kez beş sene önce gelmiştim. Muhtar, eski köyü restore edip dünyanın ilk “antik termal köyünü” kurmak istediklerini söylemişti. Ama şimdi gördüm ki bir ilerleme olmamış. Muhtarda ve muhtarın kızı Gülsüm Hanım’daki vizyon köyün kalanında pek yok çünkü.
Köylüler bu suyu değerlendirmek için zamanında bir şeyler yapmışlar. Küçük, derme çatma bir kaplıcaları var. Ama profesyonel bir yatırıma dönmediği için bir yere varamamış.
Oysa o kadar güzel değerlendirilebilecek, öyle harika bir yer ki burası. Gerçi her yanına termal tesis doldurarak tüm doğayı yok edebilir bizim yatırımcımız. Bilemedim şimdi.
Çok ilginç. Doğal kaynaklarımızı ya görmezden geliyoruz, ya da iliğini kemiğini kurutup yok ediyoruz. Ortamız yok.
Ocak 2018, Tuzla, Çanakkale