İstanbul’a yakın, kamp yapmaya uygun belli başlı bölgeler vardır. Şehrin kalabalığından hızlıca uzaklaşıp doğaya kavuşmak, biraz yeşillik görüp temiz hava almak için ideal yerlerdir buralar.
Durugöl kıyıları, Ormanlı, Balaban, Karaburun, Danamandıra gibi çoğunluğu Çatalca ve Arnavutköy sınırlarında kalan birkaç noktadan bahsediyorum.
Koronavirüs illeti başladığından beri buralarda kamp yapmak yasak. Çünkü hastalık riski varmış.
Bodrum’da bin kişilik diskoda tepinmek serbest, Kemer’de otellere doluşmak, Alaçatı’da plajlara tıkışmak serbest. AVM’lerde dolaşmak, restoranlarda yiyip içmek serbest… İnsanlardan uzakta sessiz sakin çadır kurup kamp yapmak yasak.
Bu nasıl bir salgın yönetimidir ki binlerce insanın bir arada vakit geçirmesine izin verip, doğada izole olmayı yasaklıyor?
Maske kullanma zırvasına hiç girmiyorum. O zaten başlı başına bir komedi unsuru da, doğada vakit geçirmek isteyenleri bari rahat bırakın yahu.
Üstelik bu bölgelerde kamp yasakken piknik serbest. Danamandıra’da mangal dumanından göz gözü görmüyor, yüzlerce insan bir arada halay çekiyor, mangal yapıyor. Ama onlardan biraz uzakta, ağaçların arasında çadırını kurup kendi başına takılmak isteyene “yassak” diyor jandarma, salgın var.
Ben dalgama bakıyor, jandarmanın göremeyeceği, kimsenin beni bulamayacağı yerlere dalıyorum. Telefon çekmiyor, Refik birazcık çiziliyor ama olsun, stealth bizim işimiz.
Ağustos 2020, Tekirdağ