Siyaset Toplum

Her şeyimiz lafta

20 yıl olmuş. Koskoca 20 yıl. Yaşadığım en büyük travmalardan biriydi 17 Ağustos 1999.

Peki bunca zaman ne yaptık? Hiçbir şey. Hikayeden yapı denetim şirketleri türedi, ufak tefek değişiklikler oldu inşaat sektöründe. Kentsel dönüşüm denen belayı da başımıza sardı, ülkenin sosyoekonomik yapısı kökten değişti bu yüzden.

Bu deprem bir gün tekrar ettiğinde çok daha büyük acılar çekeceğiz. Çünkü yaşantımız delik tekneyle denize açılıp içeri doldu diye denize kızmaktan farksız.

Şehirdeki yapılaşma zaten berbat da, asıl korkunç olanı, İstanbul halkının bir kıskaç içinde yaşadığının farkında olmaması.

Neredeyse 20 milyon nüfusa sahip olan İstanbul’a giriş çıkışı sağlayan sadece altı adet yol var. Anadolu’ya doğru üç şeritli Ankara otobanı, iki şeritli E5 ve Şile Kandıra yolu. Trakya’ya doğru çoğu yerde iki şeritli Edirne otobanı, iki şeritli E5 ve Karaburun Tekirdağ yolu. Bu yollar da normal şartlar altında bile sürekli kalabalık.

Koskoca şehri boşaltmak için başka yol yok. Yarın bir felaket olsa şehirden kaçamayacak bu insanlar. Panik yüzünden diğer şeritleri de engelleyecekleri için karayoluyla yardım da gelemeyecek.

İstanbul’un her şeyden önce felaket durumunda hızla doldur boşalt yapabileceği çıkışlara ihtiyacı var. Aptal aptal binalara değil.

Gönül ister ki bir daha yaşamayalım böyle felaketleri. Ancak ahkam kesmekle, atıp tutmakla, kurumsal kelime oyunlarıyla olmuyor bu işler.

Net olarak eyleme geçmedik. Bu nedenle işler biraz zor.

Ağustos 2019, İstanbul

Bir de şu konular var

Siz ne dersiniz?

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.