Toplum

Hizmet bedeli

“Ben yarım palamut yedim, 35 lira yazmışsınız. Pazarda palamutun tanesi 15 lira. Siz 15 liraya aldığınız balığı 70 liraya mı satıyorsunuz? Utanın be! Şikayet edicem!”

Dün akşam yemek yediğim balıkçıda şahit olduğum bu çığlıklar, yan masamda yemeğini yemiş, hesabı görünce aklını yitirmiş bir kadından yükseliyordu. Garsona bağırmakla yetinmeyen bol makyajlı, gösterişli giyimli kadın, masaya çağırdığı salon şefine çemkiriyordu. Sonra paşa paşa hesabı ödedi, giderken hala söyleniyordu şikayet edicem diye.

Dayanamadım, mönüyü yeniden istedim. Hani ben mi fark etmedim diye. Baktım, fiyatların hepsi yazıyor. Ablam masaya otururken fiyatın farkındaymış yani. Kaldı ki, bulunduğumuz balıkçı boğazın şık mekanlarından ve adamı öyle 70-80 liraya salacak türden bir yer de değil.

Gece boyu merak ettim, şikayet mercii olarak nereye karar verdi diye. Pazarda 15 lira olan balığı bana 70 liraya kitlediler diye kime gidilir ki? En yetkili mercii görümcedir muhtemelen. İşletmecinin boyunun devrilmesine karar verilir, dava kapanır.

Yahu sen mönüye bakmış, fiyatları görmüşsün. Levreğin, lüferin, çipuranın cirit attığı yerde eminim ki fiyatı nedeniyle ‘yarım’ palamuda yumulmuşsun. Üstüne de beleş olması ümidiyle çayını içmişsin. Hala neyin patırtısını yapıyorsun? Ben o mekanın sahibi olsam sırf masayı işgal ediyorsun diye kuver çakardım sana be. Takdir ettim garsonların kibarlığını.

Öyle bir kibir, öyle bir şımarıklık sarmış ki toplumu, her iş zor hale geldi artık. Herkesin dilinde bir tüketici mahkemesi; balığı beğenmeyenden, tenceresinin sapı gevşeyene kadar herkes şikayet edicem tehdidini pelesenk etmiş diline. Az sakin olun yahu, bu ne öfke böyle?

Bu kadar öfkeye şahit olmak sinirlerimi bozuyor artık. Ödediği üç beş lirayla hizmet aldığı yerin tapusunu ele geçirdiğini zanneden görgüsüzlerin kibrine tahammül etmekte zorlanıyorum.

Allah sabır versin, gerisi hallolur.

Eylül 2016, İstanbul

Bir de şu konular var

Siz ne dersiniz?

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.