Eski reklamları hatırlar mısınız? Metin yazarlarının kibarlıktan kırıldığı, uzun metinlerin ve karikatürize çizgilerin kullanıldığı, kullanıcıya tavsiye ve ürüne övgü içeren reklamları?
Bundan 7–8 yıl öncesine kadar birinci çoğul şahıslara tavsiye cümleleriyle doluydu reklamlar.
Sonra bir şeyler değişti. O eski, kibar dil kayboldu. Tavsiye niteliğindeki reklamlar, yerini emir kipiyle kurulmuş cümlelere bıraktı. Birinci çoğul şahıstan, birinci tekil şahısa geçti potansiyel müşterilere hitap eden cümleler.
Artık emir veriyor reklamcılar. “Ürünümüzü kullanır mısınız?” diyen firmaların ve ajansların nesli tükendi, “Benim ürünümü kullanmazsan döverim” diyen firmalar çıktı ortaya.
Eskiden bir afişin görsel uygulaması için günlerce çalışılırdı. Karanlık odalar, birkaç efekt için üst üste matbaa geceleri…
Oysa bugün Photoshop, Fireworks, Freehand, Corel Draw, Quark Express gibi onlarca program var reklam afişlerini hazırlamak, kullanılan görsellere envai çeşit efekt vermek için.
Acaba bu teknolojik kolaylıklar mı onları bu yola iten? Yoksa samimiyet adı altında laubalilik mi? “Oh ne hoş pirinçlerimiz var, denemek ister misiniz?” diye sormasınlar tamam, belki biraz yapmacık gelecektir günümüzde o cümleler. Biraz daha samimi cümleler olsun, ona da tamam. Ama kalkıp da “Hemen koşucan, bize üye olucan, uçucan, patlıcan!” tarzında yavşak cümlelerle de cep telefonuma saldırıda bulunmasınlar. Samimiyet ve laubalilik arasında büyük bir fark var.
Elbette zaman değişiyor, sokaktaki insana hitap etmek için sokaktaki dil kullanılıyor, hedef kitlenin dikkatini çekmek ancak böyle mümkün.
Durum böyle gittiği sürece, 100 yıl sonra reklamlarda “Bizim sigarayı içmezsen sana bacaam girsin” gibi cümleler kullanılacağına neden emin olmayayım ki?
** Başlık açıklaması: Idiocracy sadece basit bir distopik komedi filmi değildi ve dünyanın o filmde bahsedildiği şekilde evrildiğini görmek hiç zor değil. **
Kasım 2008, Los Angeles