2008, yıllar önce piyasadan kaybolmuş gibi görünen korsanların yeni altın yılı oldu. Son 10 ayda 73 gemi, Somali’nin Eyl Limanı’nda konuşlanmış olan korsanlar tarafından kaçırıldı.
Denizcilik tarihi kadar eski olan korsanlık, yıllar önce filikalarla, mehtapsız gecelerde yapılırdı. Bugün hikâyelerini heyecanla okuduğumuz ve kimi zaman kahramanlık olarak bile isimlendirdiğimiz korsanlar bugün birer haydut ve hırsız olarak kabul edilseler de belli ülkelere bağlı olan gayri resmi donanmalar demek daha doğru olur.
Korsanların kimisi (pirata) kendi hesabına çalışırdı. Ancak belli bir ülkeye bağlı olmadan, kendi ekibiyle çalışan korsanların ömrü pek uzun olmazdı. Çünkü denizde ne kadar becerikli olsalar da karaya ihtiyaç duyarlar ve herhangi bir ülkeye bağlılık yemini etmedikleri için karada dostları olmadığından kısa sürede yakalanıp yok edilirlerdi. Yani Jack Sparrow gibi fırlamalar sadece filmlerde sevimli görülebilirler.
Asıl korsanlar ise (corsair) donanması güçlü bir ülkeye bağlı olarak çalışan, ganimetlerinden o ülkeye de pay gönderen yani vergisini ödeyen, o ülkenin veya o ülkeyle ticaret yapan ülkelerin gemilerine dokunmayan gemicilerdi. Trablus korsanlarının Venedik gemilerine, Akdeniz’deki Müslüman korsanların Osmanlı gemilerine, Pasifik korsanlarının Hint gemilerine saldırmamalarının nedeni de buydu.
Geçmişi çok eski olsa da, korsanlığın ülkeler tarafından kullanılmaya ve resmi denizcilik tarihinde kabul edilmeye başlaması, Müslümanların İspanya’dan kovulduğu yıllara denk gelir. Endülüs Emevileri olarak İspanya’da bugün bile hayranlıkla gezilen eserlere imza atan Araplar, Emeviler, Yahudiler, hatta Çingenelerin güçlenen İspanya Krallığı tarafından soykırıma uğrayarak canlarını kurtarmak için İber Yarımadası’ndan kaçtığı yıllarda, aralarında denizci olanlar Cezayir’e yerleşerek İspanya’dan intikam alma yoluna gittiler.
İlk dönemlerinde pirata sıfatıyla çeşitli adalara gizlenip açık denizlerde İspanyol ve Venedik gemilerini avlayan korsanlar, Venedik, Rodos ve Girit’in devlet destekli korsanlarına karşı zayıf düşünce, Akdeniz’i bir iç deniz gibi yöneten Osmanlı ile anlaşarak, Türk denizcilik tarihinin ilk resmi korsan gruplarını oluşturdular.
İspanyolların bugün bile Barbossa Hayreddin diyerek adını saygı ve korkuyla andığı Barbaros Hayreddin Paşa, abisi Oruç Reis, Kılıç Ali Reis, Turgut Reis gibi isimler, bu tip korsanların en ünlüleridir.
Tarihi incelerken o günün koşullarını düşünmek gerekir. Bugün bu korsanları “Osmanlı’ya sığınarak haydutluk yapan denizciler” olarak düşünmek yanlış olur. Devletlerin resmi olarak yapamayacağı, yaptığında diplomatik sorunlar yaşayacağı işleri çetelere, gizli ekiplere, ajanlara, kimin için çalıştığı gün gibi ortada olmasına rağmen büyük bir pişkinlikle inkâr edebileceği kişilere yaptırması günümüzde de devam eden bir gelenek. Ve korsanlar, o devirlerin devletlere çalışan deniz çeteleriydi.
Hem korsanlar, hem deniz eşkıyaları eskisi gibi tek gözlü, sağ eli kancalı, papağanlı ve siyah bayraklı fantastik karakterler olmasalar da, bugün de varlıklarını sürdürüyor ve her yıl dünya deniz ticaretine ortalama 15 milyar dolar zarar vermeyi başarıyorlar.
Kasım 2008, Los Angeles