Kasaba hayatına alışmaya çalışırken dikkatimi çeken detaylardan biri, şehirde eğlenmek için kullandığım birçok malzemenin burada günlük hayatın parçalarına dönüşmesi.
Arazi Refik hafta sonları kamp yaptığım, hafif off-road maceraları yaşadığım bir araçtı. Bisikletimi spor için, tüfeklerimi atış talimi için kullanırdım. Refik’in bagajında kurguladığım Cafe Refique sadece keyif için kahve yaptığım bir mutfaktı.
Buraya gelince ne oldu peki?
Sürekli kırsalda dolaştığım için otomobilin yetmediğini gördüm ve Arazi Refik günlük araca dönüştü. Çünkü neredeyse her günüm dört çekere ihtiyaç duyan sürüşlerle geçiyor.
Kasaba küçük olunca taşıt konusunu bisikletle çözüyorum. Bisikletin günlük hayatın bu kadar içinde olması nefis bir olay, biraz zengin bir ülke olsak İsviçre Alplerinde yaşadığımı düşüneceğim.
Tüfekler ise orman derinliklerindeki arı kovanlarını korumak, el değmemiş yerlerde tarım yapmak isteyen biri için günlük ihtiyaca dönüşüyorlar. Ayısı, domuzu bitmiyor çünkü bu ormanların, iyi ki de bitmiyor.
En kralı da Cafe Refique. Buralara üçüncü nesil kahveci açacak bir çılgın çıkmadı henüz. Filtre kahveyi de, macchiato’yu da, mocha’yı da kendim yapmak zorundayım.
Evde ve Refik’in bagajında hazır bulunan kahve ekipmanları sayesinde bana her yer cafe. Barista da benim, işletmeci de, müşteri de.
Kısacası, kırsalda hayat güzelmiş. Yaz bitti, bakalım kış nasıl olacak…
Eylül 2022, Çanakkale