Seyahat Toplum

Kayboluşun mesajı

“Doğa kendi haline bırakılırsa yaptığımız yolları, apartmanları yerle bir etmekten geri durmayacaktır. Duvarlarımızı yabani asmalar saracak, özenle kurduğumuz geometrik dünyada tam bir karmaşa hüküm sürmeye başlayacaktır. Doğa insan yapısı olan her şeyi aşındırır, eritir, yumuşatır, lekeler, parça parça eder. Ve sonunda savaşı kazanır.”

Diyor Alain de Botton, Mutluluğun Mimarisi’nde.

Bir umumi tuvaletin ılık klozet kapağı gibi dünya. Senden önce biri vardı, şimdi sen varsın ve senden sonra da birileri olacak.

Senden öncekiler heyecanla bir şeyler inşa ettiler, bırakıp gittiler. Sen de bırakıp gideceksin ve senden sonrakiler de aynı heyecanla, hiç bırakmayacakmışcasına çabalayacaklar.

Pripyat bir örnek şehir olarak inşa edilmişti. Şimdi doğaya teslim, yakında izi bile kalmayacak. Henüz böyle felaketler yaşamamış olan büyükşehirlerde önceki nesillerin yok oluşunu hissetmek zor; Bergama’da, Troia’da, Pompeii’de de aradaki çağ farkından dolayı zor bu yok oluşu hissetmek.

Pripyat hissettiriyor bunu. Çevrede hala gördüğümüz Lada’ların, Ural’ların, evlerin ve oyuncak bebeklerin yavaş yavaş yok oluşunu izlemek insana varoluşunu sorgulatıyor.

Kimsin ki sen? 100 sene önce yoktun, 100 sene sonra yine olmayacaksın. O zaman neyin havasındasın?

Haziran 2017, Pripyat, Ukrayna

Bir de şu konular var

Siz ne dersiniz?

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.