Bu sene ayva bol, kış sert geçecek gibi görünüyor diyorum, kocakarı kafasıyla tahmin mi olur, teknoloji diye bir şey var diyor adam.
He canım var, teknoloji diye bir şey var. Peki teknoloji seni terk etse, bireysel olarak ne becerin var?
Sorun şu ki, teknoloji geliştikçe birey olarak cahilleştik, her şeyi teknolojik cihazların eline verdik. Evimizdeki süpürge bile sözde akıllı, ama biz temel ihtiyaçlarımız konusunda eski zamanların sıradan köylüsü kadar bilgili değiliz.
Teknolojiye inanmıyor değilim. Elbette işe yarıyor, çok tutarlı veriler elde edilebiliyor. Ancak biz halkız, bilim insanı değiliz. O veriler birileri servis etmediği sürece bizim elimize geçmiyor.
Teknolojiyi üretenler, bizi de o teknolojinin bir parçası olduğumuza ikna ettiler. O yüzden havaya girdik. Kendimizi bilim insanı sanmaya başladık. Oysa değiliz. Tüketiciyiz sadece. Bilim bilim diyoruz, veri tüketmekten başka bir şey yapmıyoruz.
“İnsanlık” teknoloji sayesinde Mars’ın yüzeyinde araç yürütüyormuş, iyi hoş da, “insan” ne yapıyormuş bu esnada? Bireyin kendisi ne yapmış?
Doğa hakkında bilgi demek sadece salyangozların ne yaptığını, kelebeklerin uçuşunu bilmek değil. Hap hup yediğimiz her şeyin kaynağı öyle veya böyle doğa ve biz her ne kadar şehirlere kendimizi hapsedip doğayla uğraşanları hakir görsek de, doğaya bağımlı canlılarız.
Ve ait olduğumuz doğa hakkında bilgimiz yok denecek kadar az. Ne hava durumu tahmin edebiliriz, ne bitki yetiştirebiliriz, ne doğadaki canlıları tanıyabiliriz.
Teknolojiye o kadar bağımlı ve gerçeklikten o kadar uzak bir sahte hayatın içindeyiz ki, altı ay elektrik kesilse telef olur gideriz.
Evet, ayva bol, leylekler erken göçtü. Kış sert geçecek bu sene. Siz bilimin size veri sunmasını bekleyin, ben hem bilime hem bilgime göre hareket ederim.
Kasım 2021, İstanbul
