Aslında her şey çok güzel başlamıştı. Sabah erkenden yola çıkacak, günübirlik Ankara’ya gidip, güzel bir iş anlaşması yapıp döneceklerdi.
Sabahın dördünde yola çıkınca beşi biraz geçerken İzmit’e ulaştılar.
“Şurada birer kahve içelim.”
“Manzara da pek güzelmiş. Kahvaltı mı yapsak?”
Açık büfeden kahvaltı hazırlarken düşündü, “bu dinlenme tesislerinin kahvaltıları güzel görünür ama kalite yerlerde sürünür. Neyse, yiyelim bakalım.”
Ankara’ya girdiklerinde Kazan’ın horozları ötmeye başlamıştı. Biraz dinlendikten sonra mağazaya ulaştılar.
Kendilerini karşılayan genç işadamı heyecanlıydı. Kahvelerini içerken sürekli projelerinden bahsediyor, birlikte ne kadar başarılı olacaklarını söylüyordu. Lakin kahramanımız dalgındı.
Kendi arabalarını bırakıp yeni iş ortaklarının yepyeni BMW X5’ine geçtiler. Pırıl pırıl BMW, gelecek güzel ticaretin sinyallerini veriyordu.
Genç işadamı gittikleri her mağazayı heyecanla anlatıyor, ürünleri sergileyecekleri yerleri, rafların şeklini tarif ediyordu. Kahramanımız ise anlatılanları “hıhı tabi, güzelmiş,” diye geçiştiriyor, yemek teklifini bile geri çeviriyordu.
Bu huysuzluk günün tadını kaçırmaya başlamıştı. Terleme ve halsizlik dayanılmaz bir hale gelince, “ilk mağazaya dönelim, şubeleri yeterince gördük,” dedi kahramanımız.
İlk mağazanın bulunduğu AVM’ye yaklaşırken “dur” dedi müstakbel iş ortağına.
“Abi burada durulmaz.”
“Duuur,” dedi ve yoğun trafikte yavaşlayan arabanın durmasını beklemeden atlayıp, bariyerlere yetişemeden çöktü yolun kenarına. Çalan kornalara, bağırıp çağıran sürücülere aldırmadan kustu, kustu… Beyni patlayacak gibi oluyor, iç organlarının ağzından çıkacağını düşünüyordu. ”Zehirlendim. Şerefsiz herifler…” Neden sonra rahatlayıp emniyet şeridine oturduğunda tüm Ankara anlamıştı halsizliğinin sebebini.
“İyi lan, beş saniye geç insem adamın arabasına kusacaktım, buna da şükür,” dedi kendi kendine.
Sabah gayet resmi buluştuğu beyfendi başına su döküyor, korku dolu gözlerle bakıyordu kendisine.
Yüzünden süzülen suları silmeye çalışarak “toplantı bitmiştir,” dedi müstakbel bayisine dönüp. Genç işadamı elindeki şişenin kapağını kapatırken içini çekti.
“Sıkma canını abi, iç dünyanı görmüş olduk.”
Eylül 2019, Ankara