Dün bir mağazadayken bir dedeyle nine girdi içeri. Dedenin üstünde oduncu gömlek ve şu bol cepli dede yeleklerinden var, 80’i devirmiş. Nine de 70’i aşmış, başında yemenisi, basma eteği, örgü yeleği ve artık bükülmeye başlayan beliyle tam bir Anadolu ninesi. İkisinin ayağında da kara lastik, belli ki yakın köylerin birinden geliyorlar.
Dede gayet cool, kasada dikiliyor, nine raflara bakıyor. Sonra bir biblo gördü, aldı eline, dedeye seslendi: “Aşkım bunu alalım mı?”
Dedenin “alalım sevgilim,” demesiyle birlikte bir muhabbet başladı aralarında, bir kamera şakasının içine düştüm sandım.
Bebişler, şapşikler havada uçuşuyor. Dükkanın içi kalp doldu, her yer pembeye boyandı. Pamuk şekerler raflardan dökülüyor, o derece. Sanırsın 80’lik dedeyle nine değil, 16’lık liseli aşıklar. Bıcır bıcır konuşup toruna biblo seçmeye çalışıyorlar.
Alacaklarını alıp “el ele” dükkandan çıkıp gittiler. Mağazanın sahibine döndüm, “onlar öyle,” dedi. “Dede ninenin beşinci dedesi, nine dedenin üçüncü ninesi. Aşkı biraz geç bulmuşlar.”
Beybiliboy! Her şey zamanında güzel galiba.
Nisan 2017, Bergama, İzmir