Toplum

İstanbul mu Isengard mı?

Çoğalarak, öfkelenerek, hırslanarak, her gün daha büyük bir nefretle, ormanları yiye yiye ilerliyor şehir.

Hakkında şiirler yazılan zarif İstanbul değil bu. İçinde daha çok para, daha çok şöhret ve daha büyük güç kavgası veren milyonlarca virüsün yaşadığı kımıl kımıl, dev bir organizma.

Doğada, bölgesini sınırlarına işeyerek belirler vahşi hayvanlar. Bu şehrin virüsleriyse, pet şişe ve bira şişeleri atarak gösterirler bölgeyi keşfettiklerini.

Birkaç yıl önce domuzların, çakalların, tilkilerin dolaştığı ormanlara önce bira şişelerini getirip attı şehrin virüsleri. Sonra arkadan dolanıp giden köprü yolunun da etkisiyle daha da çoğaldı virüsler ve şişeler.

Şu anda şehrin fakir virüsleri buralarda bira içip şişeleri ormana sallarken, zengin virüsler karşıda görünen Maslak gökdelenlerini buraya kavuşturmaya çalışıyor. Herkes gücünün yettiğince yok ediyor doğayı.

Yeşilin son kırıntıları direniyor buralarda. Son tilkiler son tavşanları avlıyor. Birkaç yıla kadar tüm yeşili kemirip iğrenç şehircilik anlayışımızla dolduracağız buraları.

İstanbul’muş. Ne İstanbul’u lan? Isengard burası.

Nisan 2017, Sarıyer, İstanbul

Bir de şu konular var

Siz ne dersiniz?

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.