Seyahat

Polis var polis var

Akşamın alaca karanlığında Kosova’dan Karadağ sınırına doğru ilerliyorum. Niyetim Petnjica’dan Karadağ’a girip başkent Podgorica’ya ulaşmak.

Hava karardığında sınır kapısındayım. Yerde diz boyu kar var. Sıcak kulübelerinde oturmuş muhabbet eden sınır polisleri bu kim lan bu saatte dercesine homurdanarak çıkıyorlar dışarı.

-Pasaport?
-Buyur.
-Araç evrakları?
-Burada.
-Test?
-Ne testi? Kimse test lazım demedi bana.

Olmaz, diyor polis. PCR test yoksa ülkeye giriş yapamazsın.

En yakın hastane İpek’te, nereden baksan bir saatlik yol, bu saatte beni geri döndürme diyorum.

Olmaz diyor. Mutlaka test lazım.

Alttan giriyorum üstten çıkıyorum, yok. Son koz olarak şefle görüşmek istediğimi söylüyorum, birlikte gidiyoruz ofise.

Polisin uzattığı pasaporta bakıyor ve bana dönüp Türkçe soruyor şef.

-Müslüman?
-Evet.
-Elhamdülillah diyor elini kalbine götürüp. Sonra başlıyor sormaya. Bayrampaşa? Beşyüzevler? Gaziosmanpaşa? Var orada benim akrabalar hep.

Yarı Türkçe yarı İngilizce ama çok samimi bir muhabbete girişiyoruz. Sonra bir kutu meyve suyu vererek uğurluyor beni ve tembihliyor, “eğer polis test sorarsa sınır kapısında unuttum dersin.”

Öylece dalıyorum Karadağ sınırından içeri.

Polislerin inisiyatif alanı oldukça geniş aslında. Tamamen kişinin kendi karakteriyle alakalı. İyi insan her yerde iyi, kötü insan her yerde kötü.

Kendimize ve çevremizdekilere hayatı kolaylaştırmak da bizim elimizde, zorlaştırmak da.

Aralık 2020, Rozaje, Montenegro

Bir de şu konular var

Siz ne dersiniz?

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.