One Flew Over the Cuckoo’s Nest ne güzel bir film, öyle değil mi?
Tam olarak günümüzü özetliyor. Müdür senin derdin ne diye sorduğunda ne demişti McMurphy? “I guess I fight and fuck too much.”
Diyor ki “sizi ilkel insanlardan ayıran, dışarıdaki korkulu, endişeli, belirsizlik ve güvensizlikle dolu dünyaya karşı çektiğiniz güvenli duvarlarınız bana uymuyor. Siz güvenlik umuduyla özgürlüğünüze set çeken modern insanlarsınız, ben daha özgür, sizin anlayışınıza göre daha ilkelim.”
Bu film, bizi bize anlatıyor.
Filmde hasta olarak tanıtılan kimseler hasta değiller. Sadece kırılganlar, dış dünyanın tehlikelerinden, aşağılanmaktan, rahatsız edilmekten korkuyorlar. Kendilerini buraya kapatmışlar, Hemşire Ratched’ın tüm aşağılamalarına razı geliyorlar. Onlara göre bilim en iyisini biliyor. Her gün aynı saatte ilaç alınmalı, her gün aynı saatte terapi yapılmalı, düzen asla şaşmamalı ve müzik hep yüksek sesle çalmalı. Çünkü aralarında ağır işitenler var ve eşitlik için, onların da duyabilmesi için müziğe katlanmak gerek.
McMurphy özgürlüğün güzelliğini göstermek için çabalasa da onlar hiçbir şaşırtıcı veya endişe verici olayın yaşanmadığı güvenli dünyalarından memnunlar.
McMurphy sistemde değişiklik yapmayı önce demokratik yollardan deniyor. Rica ediyor, olmuyor. Oy kullandırıyor, olmuyor. Demokrasi işe yaramayınca anarşi devreye giriyor ve ortalık karışıyor.
Herkes sisteme uyarken güllük gülistanlıktı hastane. Sistem kimsenin iyileşmesini sağlamıyordu ama hemşire maaşını alıyor, müdürün asabı bozulmuyor, hastalar da bakıcılar da bir şekilde yuvarlanıp gidiyorlardı.
McMurphy geldi ve karıştı ortalık. Hayatlarında ilk kez balık tuttular, ilk kez güldüler, ilk kez unvan sahibi oldular, ilk kez eğlendiler. Hayata küsmüş olan Chief ilk kez konuştu be.
Ancak sistem hastaların iyileşmesini değil uyum sağlamasını ister. Sağlıklı bir birey olan McMurphy de lobotomi yoluyla sisteme uyum sağlayacak hale getirilir. Sivrilenler budanır ve hayat devam eder.
Maske, sosyal mesafe, karantina gibi kavramları kolayca kabullenip “bilim önemli ağbi” diye atıp tuttuğumuz şu zamanlarda hiçbirimiz o insanlardan farklı değiliz. Bizim lobotomimiz de mRNA aşıları olacak.
Kasım 2020, Çanakkale