Ne demişti Alejandro Jodorowsky?
“Kafeste doğan kuşlar, uçabilmenin bir hastalık olduğunu düşünürler.”
Hayat, bize sunulanların dışında kalan şeyleri kendimiz arayıp bulunca daha anlamlı oluyor.
Kafeste yaşayan kuşlar her zaman güvendedir. Kafesleri korunaklı, ortam ısısı uygun, yemleri hazır, suları tazedir. Yuvalarını başkası yapar, eş aramakla dahi uğraşmazlar. Yiyip içip öter, kanatlarının ne işe yaradığını bile unuturlar. Zaten körelir kanatları bir süre sonra, kafesten çıksalar bile uçamayacak hale gelirler.
Özgür kuşlar ise güvende değildir. Yazın sıcağı başka, kışın soğuğu başka vurur. Yiyecek bulmak zordur, güvenli alan oluşturmak, yuva yapmak, eş bulmak için çabalamak, tehlikelere karşı yavrularını savunmak zordur.
Yaşadıkları hayatta kafesteki konforun zerresi bulunmaz. Ama özgürdür o kuşlar. Diledikleri gibi uçar, diledikleri yerde yaşarlar.
Biz? Biz kafesini kendisi inşa eden kuşlarız. Her türlü imkana rağmen sınırlarla, pasaportlarla, duvarlarla, kendi kurduğumuz işlerle kendimizi engeller, ömür boyu başkaları için çalışır, kalan sınırlı vakitte de başkalarının verdiği yemleri yutarız.
Birileri yazar, biz seyrederiz, okuruz, satın alırız ve ne kadar teslim olursak o kadar özgür olduğumuzu sanırız.
Kendimizi modern sanıyoruz, oysa modern yaşamı çok yanlış anladık.
Kasım 2020, Yedigöller, Bolu