İçişleri Bakanlığı açıklamış. Hız koridorları sayesinde kazalar %18 azalmış. Daha fazla hız koridoru yapılacakmış. Sürat yapanlara daha çok ceza yazılacakmış.
Gelişen teknolojilerin, otomatik frenlerin, güvenlik önlemlerinin hiçbir önemi yok, trafik kazaları sadece hız koridorları sayesinde azalıyor, evet.
Bu ülkede korkunç bir trafik sorunu var ve devlet inatla görmezden gelmeye devam ediyor. Trafik dendiğinde akla gelen tek şey sürat.
Doğru düzgün bir ehliyet sınavı yapılsa ehliyetini kaptıracak milyonlarca sürücü dolaşıyor Türkiye trafiğinde.
Park etmeyi beceremeyen, kavşak önceliği bilmeyen, yaptığı hareketin trafiğe etkilerini hesaplayamayan, trafiği okuyamayan, şerit engellemeyi güvenli sürüş sanan, aynasını ayarlayamayan, sinyal kullanamayan, trafik işaretçilerini tanımayan, yağışlı havalarda ne yapacağını şaşıran, arabasının bakımından anlamayan, bindiği arabayı hiç tanımayan milyonlar var.
Bu bilgisizliğe bencillik, kabalık, şımarıklık ve edepsizlik de eklenince hepten karmakarışık bir trafik çıkıyor ortaya.
Bu insanları eğitmek yerine, en azından bundan sonra eğitimli sürücüler yetiştirmek yerine sürat yapma diyorlar.
Bu yüzden ne trafik sıkışıklığı bitiyor, ne de kazalar. Araba sürmeyi bilmeyen insan 50 ile de kaza yapar. Kendi yapmaz, başkasına yaptırır.
E-5’de makas atanlar hız sınırları içinde itlik yapıyorlar, 120 ile değil.
Trafik bir bütündür. Sadece sürate odaklanmak yerine eğitime önem verilse yoğunluk da azalır, kazalar da azalır. Daha yüksek süratler bile mümkün olur.
İki lafından biri yol yaptık olan devletin yaptığı pahalı otoyollarda hız sınırı 120 km/s iken uyduruk Polonya’da bile 140 km/s. Hız limiti olmayan Almanya’yı, trafiğin yağ gibi aktığı Avusturya’yı saymıyorum bile.
Anadolu topraklarına ilk otomobil 1895 yılında geldi ve 125 yıldır bu işin ne tekniğini ne de kültürünü anlayamadık.
Eylül 2020, İstanbul