Sevmediğim, huzursuz olduğum veya korktuğum bir ortamdaysam ve kurtuluşum mümkün değilse uyurum ben. Uyuyarak kaçmaya çalışırım bazı şeylerden. Bunun sonraki adımı katatonik şizofreni zaten, Allah muhafaza.
Bu özelliğimin uzun zamandır farkında olsam da bu bilince ne zaman ulaştığımı bilmiyordum. Dün Uçmakdere virajlarında aka aka giderken bir anda hatırladım bu alışkanlığı ilk kez nasıl geliştirdiğimi.
10 yaşında falandım. Çocukları Toros’un bagajına tepiştirmiş iki çekirdek aile olarak Uçmakdere’ye gitmiştik. Bagajda oturup arkadan gelen arabalara el sallayan çocuklardan biri de bendim.
25 yıl öncesinin Uçmakdere yolları şimdiki gibi tertemiz asfalt değil, iki aracın yan yana zor geçtiği, bir yanı uçurum bir yanı kayalık olan dökme mıcır yollardı. En ufak hatada denizi boylamak işten bile değildi. Bolivya’daki meşhur Yungas Road halt etmiş, gerçekten ürkütücüydü yollar.
Uçmakdere’ye doğru inerken eniştem ve babamın konuşmalarını dinlemiştim. Bu yolun inşaatında şu kadar insan ölmüş, uçurumdan aşağı iş makinesi düşmüş, çok tehlikeliymiş, of anam o nasıl viraj, araba kaydı mı demin yav falan diyalogları…
Yol boyu o kadar korkmuştum ki, geri dönerken kendimi zorlaya zorlaya uyumuştum. Uyuyayım uyanayım ve bu ıstırap bitmiş olsun.
Gariptir, sonradan bu huyum sabit kaldı ama virajlı yollara olan tutkum gün geçtikçe arttı. Sevmediğim ortamlarda uyumaya devam ediyorum, bu huyumun oluşmasına neden olan o virajlı yolları ise tutkuyla seviyorum.
Şubat 2021, Tekirdağ